Quantcast
Channel: Sineofrenik
Viewing all articles
Browse latest Browse all 126

Sen Aydınlatırsın Geceyi

$
0
0
Onur Ünlü, vizyon filmlerine uygulanan haksız politikadan, belki biraz da festivallerde kapış kapış giden filmler vizyona girdiklerinde yüzüne bile bakmayan seyirci ikiyüzlülüğünden sıkıldığından, filmini vizyon dağıtımına sunmadı. İstanbul Film Festivali'nden bu yana daha alternatif bir projeye soyundu: filmini ufak festivaller ya da film gösterimleri aracılığıyla seyirciyle buluşturuyor. Türkiye'deki çoğu sinemanın iyiyden iyiye tekelleşmeye doğru yol alan tek bir gruba ait olduğunu ve box office filmlerinin izin verdiği ölçüde kopya ve salonda filminizi gösterebileceğinizi düşünürsek, Onur Ünlü'nün vizyona koymama tercihini çok anlamlı buluyorum. Festivalde ve özel gösterimlerde kaçırdığım son filmi Sen Aydınlatırsın Geceyi de Başka Sinema kapsamında vizyon şansı buldu neyse ki. Başka Sinema, henüz İstanbul'un ihtiyacı olan Sinematek haline gelmese de iyi bir proje, giderek de gelişeceğini düşünüyorum.

Seneler önce izlediğim Polis dışında Onur Ünlü'nün sinemasına, absürt mizahına ve kendine has 'garip' tarzına hayranı olduğumu söyleyemem. Başından sonuna ne mizahı, ne oyunculukları, ne de senaryosu işlemeyen Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi'nin ardından Onur Ünlü Sineması'nın bana göre olmadığını anlayıp şans vermekten vazgeçmiştim. Ancak biraz da Leyla ile Mecnun'un rüzgarını da arkasına alarak çektiği Sen Aydınlatırsın Geceyi'de hemen her şey o kadar tutmuş ve olmuş ki, son yıllarda yerli sinemanın gördüğü en iyi iş olabilir diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu topraklardan çıkan en özgün iş olduğunu söylemek hiç de abartı olmaz gibi geliyor bana.


Şiddete Meyyalim Vallahi Dertten

'İnsan endişeden yaratılmıştır' diye açıyor filmini Onur Ünlü, Euripides'in sözüyle; ve tüm hikayesini bunun üstüne kuruyor. Klasik sinopsis'ten de bildiğiniz üzere bir Ege kasabasında yaşayan ve süper güçleri olan insanları anlatıyor anlatmasına da, aslında hepsinden güçlerini çekip aldığınızda, hikayenin tüm fantastikliğini bir kenara koyduğunuzda yine yurdum insanı karşımızdaki. Yine hepsi bilindik ekmek parası koşuşturmacasının peşinde. 'Kadın' yine kocasından dayak yiyor, susup sineye çekiyor. İstemediği adamdan hamile bırakılıyor. 'Erkek' yine aynı çaresizlik içinde. Dövüyor ama 'kadın'dan da vazgeçemiyor. Küçük bir kasaba üzerinden bir toplumun panoraması çıkıyor ortaya yine. Özel güçleri olmasa da hikaye işliyor kısaca. O kadar iyi düşünülmüş bir iş karşımızdaki.

Baş karakterimiz Cemal, besbelli ki aklından sorunu olan, derdi kendinden büyük bir adam. Sıkıştığı ufak dünyadan çıkmaya çabalıyor ama nasıl yapacağını bilecek kadar da bilgi birikimine sahip değil. Dahası dile de getiremiyor derdini. Dertlerini, acılarını, aşklarını hep kelimelere döken o şair, yazar ruhlu tüm yalnız roman/film karakterlerine tezat oluşturmak için vücuda gelmiş gibi. Batı'nın geveze karakterlerinin tonlarca kelimeyle anlatamadığını başarıyor ama Cemal. Neredeyse konuşmadan anlatıyor derdini bize. Elimizi uzatsak dertlerine dokunacağız gibi hem de. Filmin bir yerinde Cemal'ın yaptığı Orhan Gencebay-Ferdi Tayfur karşılaştırmasını rahatlıkla burada yorumlayabiliriz. Bir yanda Orhan Gencebay'ın teknik olarak mükemmel ama süsleyip püsleyip sunduğu mesafeli müziği, öte tarafta Ferdi'nin az ama öz bildiği notayla yaptığı müziğin samimiyeti.. Cemal'in sessiz haykırışının bu denli etkili olmasında, iyi yazılmış olması kadar Ali Atay'ın gösterişçilikten uzak performansının payı büyük. İlk defa '40' filminde gördüğüm ve kendine Leyla ile Mecnun ile hayran kitlesi oluşturmuş Atay, yerli sinemanın çok aşina olmadığı bir doğallıkla döktürüyor.   

Onur Ünlü'nün absürt mizahıysa burada başka bir forma bürünüyor. Rahatsız edici, seyirciyi gerip sinirlerini bozan bir mizah yapmayı sevdiğini hep söylüyor da, buradaki bambaşka sanki. Son derece üzücü, iç parçalıyıcı bir mizah. Köy yerinde kızla erkeğin tanışma usülüne uygun olarak gittikleri çay bahçesinde Cemal ile Yasemin'in karşılıklı ilaç içtikleri sahne bizde eşine pek rastlanmamış, oynaması da çok zor bir sahne. Aslında baktığınız zaman ziyadesiyle komik ama bir o kadar acıklı, buram buram çaresizlik kokuyor. Demet Evgar'ın bu sahnede Ali Atay'ı geçtiğini söylemek bile mümkün. Aslında genel olarak Demet Evgar film boyunca çok çok başarılı zaten. Yan rollerdeki Ahmet Mümtaz Taylan, Nadir Sarıbacak, Serkan Keskin, Ezgi Mola ve Derya Alabora, ufak ama sürprizli performanslarla filme renk katmışlar. İzlerken o olduğunu kesinlikle anlamadığım Ayşenil Şamlıoğlu gerçekten muazzam bir iş çıkarıyor. Aslında iyi ve yükselen bir oyuncu olmasına rağmen Damla Sönmez, kitapçı kız rolünde fazlasıyla göze batan bir performans çıkarmış. İsimler arasında tek sırıtan iş ondan geliyor diyebiliriz.

Siyah-beyaz çekimlerin şüphesiz hikayeyi daha da anlamlı/değerli kıldığı filmin görüntü (Vedat Özdemir) ve sanat yönetimini (Hüsamettin Demirci) de ayrıca tebrik etmek boynumun borcu. Bir iki ufak eleştiri olarak sahne arası geçişlerin sertliğini fazla sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Sahnenin bir anda kesilip öteki sahneye atlaması bilinçli bir tercih diye düşünyorum (zira Onur Ünlü'nün tutturduğu tarza çok denk düşüyor bu kopukluk) fakat yer yer beni rahatsız etti. Bir de sinemadaki ses sistemiyle alakalı da olabilir, Ege şivesine alışkın olmamamla da ancak yer yer diyalogları anlamakta çok zorlandım. İngilizce altyazılardan takip ettiğim bile oldu açıkçası. Aynı iki şarkının kullanılmış olmasını da eleştirenler olmuş ama ne eksik ne fazla, ikisi de filme tam geliyor, tam oturuyorlar. Film bitip ışıklar yandığında koltuğumuza çakılı kalmamızı sebeplerinden biri Caramel filminin müziği 'Mreyte ya Mreyte'yi ve Mehmet Erdem'in 'Gülmek İçin Yaratılmış' versiyonunu filme çok güzel yedirmiş yönetmen. İzleyeli 3 gün olmasına rağmen iki şarkıyı da dönüp dönüp dinlememe engel olamıyorum.

Son tahlilde; Sen Aydınlatırsın Geceyi, seyircinin böylesi bir hikayeye ne kadar açık olduğuna göre değişebilecek bir film. Öyle katmanlı bir öykü yaratmış ki Ünlü, neye inanmayı seçtiğinize göre beğeniniz de tamamen değişebiliyor. Tüm hikayeyi Cemal'ın bakış açısıyla kurguladığını düşünüp rahatlıkla da farklı bir tat alabilirsiniz. Kimisi ayılıp bayılacak, kimisi yerden yere vuracak ama şunda anlaşalım bana kalırsa: bundan sonra Türk Sineması içinde önemli bir yer edinecek kendine has bir sinema örneği Sen Aydınlatırsın Geceyi. Tüm ekibin ellerine sağlık.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 126

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue